Merhaba Arkadaşlar!!! ArAstA bir Gençlik Hareketidir. Ülkesini seven, doğduğu şehrine ve anılarına sahip çıkan herkesi buraya bekliyoruz. Sitemiz sürekli güncellenecek ve arastanın faaliyetleri buradan sizlerle paylaşılacaktır. Hepinizin yorumlarını bekliyoruz...

17 Eylül 2008 Çarşamba

80 ve 90larda Kırklarelinde Çocuk Olmak

Selam Arkadaşlar... Bir internet sitesinde Kırklarelili hemşehrilerimizin "80'lerde Kırklarelinde Çocuk Olmak" isimli yazılarını hüzünlenerek okudum. Bizden yaşça biraz daha büyük olan bu arkadaşlarımızın Kırklareli ile ilgili yazdıkları hepimizin o kadar iyi bildiği şeyler ki.....
Genel olarak, çocukluğunu 80 sonları ve 90 başlarında yaşamış olan ArAstAcılar için bu yazı dizisini 80ler ve 90larda Kırklarelinde Çocuk Olmak şeklinde bizler için derleyip beğeninize sunuyorum.
Burada yazılanların çoğu bahsettiğim siteden alınmıştır ve fikir babası Murat Güncan'a çok teşekkür ediyorum. Sizlerde bu yazıyı okurken aklınıza gelen bir anınızı(isminizi belirterek)yazının sonuna ekleyiniz...Kuntakinte

80 ve 90larda Kırklarelinde Çocuk Olmak:
*Çarşamba günleri Babanne ile birlikte pazara gitmektir.
*Şeytan Dere’ye Kakava’ya gitmektir.
*Hiç kara çarşaflı görmemektir çocukluğu boyunca.
*Aydın insanların şehrinde büyümektir.
*Sokakta satılan elma şekerini, düdük macununu doyasıya yiyebilmektir.
*Yazları çay bahçelerinde geçirilen akşam üstleridir, çocuk parklarında düşmekten oluşan yara berelerdir.
*Ekmek fırınlarında upuzuuuun sıralara girip ekmek sırası, pide sırası beklemektir.(Malesef ben bunu yaşayamadım :) )
*Maya Ağa, Deli Sabber ve kızı Ayten ve de "düğmeli Amca'dan korkmaktır.
*Kırklarelispor taraftarı olmaktır. Stada maçlara gitmek, kaptan Ali’yi, kaleci Şaban’ı hatırlamaktır. “Kırklar yırtar” diye bağırmaktır doyasıya.
*Ayakkabı kutusunda değil, bahçeli evlerde tavuk, horoz beslemektir.
*Hayatının ilk hamburgerini 87-88’lerde Cafe Meridyen’de yemektir.
*Saray Sineması’nın son günlerini yaşamaktır.
*Halk Kütüphanesine gidip gidip Ayşegül serilerini bitirmek, ders calışıp ödev yapmak alt kattaki flüt, mandolin kursuna şanslıysanız gitmek, şansızsanız imrenerek bakmaktır.
*Büyük Hıdrellez ateşleridir mahalle aralarında.
*Anne ile günlere gitmek, sessiz sessiz oturup dedikodu dinlemek, mama'lardan yemek, seni unuturlarsa, mama isteyememek, birinin görmesini beklemektir.
*Çingene arkadasın olması, evlerine gittiginde hep pis diye anlatılan çingenelerin evlerinin çok temiz olduğunu görmektir.
*Hersekli otelinin yerinde olan eski otogardan otobüse binip, İstanbul’a gitmektir. Otogarın buradan kaldırılıp, taa şehir dışına –elli metre aşağıya- taşınmasını görmektir.
*Minti minti, tipitip sakızları çiğnemek, dido, çokomel yemektir, hatta çokomelin jelatinini tırnakla düzleştirmektir. Tipitip cikletinden cıkan karikatürlerdir. Tüpte chokella ile ödüllendirilmektir, diş macunu gibi kıvırıp yemektir.
*Belediyenin binasında kalabalık nikah /düğün törenlerinde ayakta dikilmek, içeri giren damatla geline konfeti atmak, dağıtılan limonata pastadan zehirlenmektir... :)
*Dereköy'ün mis kokan ormanlarında piknik yapmak, İgneada'yı kesfetmektir...ilk kez orada denize girmek ve ölümden dönmektir.
*At arabası üstüne kurdukları çilingir sofralarıyla keyif yapan dünyanın en mutlu insanlarını görebilmek demektir.
*Evlenmenin bir yolunun da kocaya kaçmak veya kız kaçırmak olduğunu öğrenmektir.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Ahh ne güzel günlerdi nasıl ozledim. Biden aklıma ayten ve sabber geldi ordan buldum yazınızı, var olun.